Ana içeriğe atla

Yunus Emre Çilehane

Yunus Emre, dünya kültür ve medeniyet tarihinde bir merhale olmustur. Kültürümüzün en değerli yapı taşlarındandır. Zira Yunus Emre, sadece yasadigi devrin değil, çagimiz ve gelecek yüzyillarin da ışık kaynağıdır. Allah ve cümle yaradılmışı içine alan sonsuz sevgisinden kaynaklanan fikirleri, dünya üzerinde insanlik var oldukça degerini koruyacaktir. Yunus Emre'nin amaci, sevgi yoluyla dünyada yasayan tüm insanlarin, hem kendileriyle hem evrenle kaynaşmasını sağlamak ve sonsuz yaşamda ebedi hayata doğmalarını sağlamaktır. Yunus Emre adı, her Türk ve Türk kültürünü tanıyıp seven herkes için bir şeyler ifade eder. Şiirlerinde, her devrin okuyucusu ya da dinleyicisi kendini etkileyecek bir şey bulmuştur. İlk kez Yunus, şiirlerinde büyük ölçüde Türkçe kullanmıştır. Yunus'la birlikte dil, daha renkli, canlı ve halk zevkine uygun bir hale gelmiştir. Gerçi şiirlerinin bir çoğunda, aruz veznini kullanmıştı, fakat en güzel ve tanınmış şiirleri Türkçe hece vezniyle yazılmıştır. Böylece, şiirleri kısa zamanda yayılarak benimsenmiş ve ilahi olarak da söylenerek günümüze dek ulaşmıştır.
YUNUS ve HACI BEKTAŞ O bölge köylerinden birinde,Yunus adında,rençberlikle geçinir,çok fakir bir adam vardı.Bir yıl kıtlık oldu.Yunus'un fakirliği büsbütün arttı.Nihayet birçok keramet ve inayetlerini duyduğu Hacı Bektaş'a gelip yardım etmeyi düşündü.Sığırının üstüne bir miktar alıç (yabani elma) koyup dergaha gitti.Pirin ayağına yüz sürerken hediyesini verdi;bir miktar buğday istedi.Hacı Bektaş ona lütufla muamele ederek,bir kaç gün dergahta misafir etti.Yunus geri dönmek için acele ediyordu.Dervişler Pir'e Yunus'un acelesini anlattılar.O da: "Buğday mı ister,yoksa erenler himmeti mi?" diye haber gönderdi.O buğday istedi.Bunu duyan Hacı Bektaş tekrar haber gönderdi: "İsterse o alıcın her tanesince nefes edeyim!" dedi.Yunus buğdayda ısrar ediyordu.Hacı Bektaş üçüncü defa haber gönderdi: "İsterse her çekirdek sayısınca himmet edeyim" dedi.Yunus yine buğdayda ısrar edince;emretti,buğdayı verdiler.Yunus dergahtan uzaklaştı.Yolda yaptığı kusurun büyüklüğünü anladı.Pişman oldu.Geri dönerek kusurunu itiraf etti.O vakit Hacı Bektaş,onun kilidi Taptuk Emre'ye verildiğini isterse ona gitmesini söyledi. Yunus bu cevabı alır almaz hemen Taptuk dergahına koşarak kendisini YUNUS yapacak manevi eğitimine başladı.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Prof. Dr. Reşat KASAP KİMDİR

Prof. Dr. Reşat KASAP KİMDİR Rize Belediye Başkanı 1961 Yılında Rize’de doğdu. İlkokulu Derepazarı Bahattinpaşa İlkokulunda, Ortaokulu Derepazarı Ortaokulunda, Liseyi ise Samsun 19 Mayıs Lisesi'nde tamamladı. Lisans ve Yüksek Lisansını 1984 ve 1987 yıllarında Gazi Üniversitesi İstatistik Bölümü’nde bitirdi. Doktorasını, 1992 yılında Wales Üniversitesi (İngiltere)’de yaptı. 1993’de Yardımcı Doçent, 1998’de Doçent ve 2004’de Profesör oldu. Yarısı yurt dışı olmak üzere 70’in üzerinde bilimsel çalışması bulunmaktadır. Çeşitli yurt içi ve yurt dışı sempozyum ve toplantılar düzenleyerek, kurum ve kuruluşlara davetli seminerler veren ve panellerde konuşmacı olarak katılan Sayın Kasap, Gazi Üniversitesi’nde birer dönem İstatistik Bölüm Başkan Yardımcılığı ve Bölüm Başkanlığı yaptı (2008-2013). Bunun yanında, YÖK’te, Türkiye Bologna Uzmanı (2008-2009) ve YÖK, ÖSYM Yürütme Kurulu Üyeliği (2008 – 2011) görevlerinde bulundu. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)’nun AB müzakere çerçevesinde “İ

TARİHTE ARAPGİR

TARİHTE ARAPGİR : Çok eski bir tarihi geçmişe sahip olan Arapgir, Malatya ili ile yaşıt denecek kadar eskidir. Şehrin M.Ö. 1200 yıllarında kurulduğu ve ilk yerilerinin Muşkiler olduğu bilinmektedir. M.Ö. 853 yılında Arapgir Asur Egemenliği altına girer ve Asur Devletine vergi öder. Daha sonra bölgeye Urartular hakim olur. Bu dönemde Malatya halkının çoğu Mezopotamya’ ya sürülür. M.Ö. 612 tarihinden sonra Arapgir İran (Met) Devletinin egemenliği altına girer. Bu durum İskender’ in Anadoluya girdiği 330 yılına kadar sürer. M.Ö. 44 yıllarında Doğu Anadolu Romalıların eline geçmiştir. Yörenin İslam egemenliğine geçmesi Emevi komutanı Davut Bin Süleyman’ ın sayesinde olur. (M.S. 717) Daha sonraları bölge önce Danişmentlilerin eline, 1178 yılında Selçuklu Devletinin eline geçer, Selçuklu Sultanlığının bir Sancağı olur. Selçukluların Moğollara Kösedağı savaşında yenilmesiyle Arapgir Moğolluların eline geçer. Anadolu Beyliklerinin kurulmaya başl

TOKAT KEMALPAŞA KÖYÜ

1936'dan önce Vavru olarak geçiyordu. Daha sonra Oğulcuk olarak değişmiştir. Günümüzde Kemalpaşa olarak bilinmektedir. Beldede Alevilik yaygındır. Meyvecilik(Kiraz,Şeftali,Elma), Sebzecilik, Tarım ve Hayvancılık'tır. Tokat'ın en verimli köylerinden biri olmakla beraber kiraz ihracatında ön sırada bulunmaktadır. Tokat Şehir Merkezine 7 Kilometre uzaklıktadır. Kemalpaşa Beldesi Sosyal yardımlaşma ve Dayanışma derneği adı altında 2004 yılından beri İstanbul-Maltepe/Zümrüteler adresinde faaliyet göstermektedir.Dernek Başkanı Ali Gidendir Reklamı Göster Reklamı Göster