Ana içeriğe atla

AŞIK VEYSEL ŞATIROĞLU KİMDİR

AŞIK VEYSEL ŞATIROĞLU KİMDİR BÜYÜK HALK OZANIMIZ AŞIK VEYSEL ŞATIROĞLUNU SAYGIYLA ANIYORUZ 1894 - 21 MART 1973
BÜYÜK HALK OZANIMIZ AŞIK VEYSEL ŞATIROĞLUNU SAYGIYLA ANIYORUZ 1894 - 21 MART 1973 Aşık Veysel olarak bilinen asıl adı “Veysel Şatıroğlu” olan usta ozan, 25 Ekim 1894 yılında Sivasda dünyaya geldi. Annesi Gülizar hanım babası Ahmet beydir. O yılların vebası olan çiçek hastalığı yüzünden iki kız kardeşini kaybeden sanatçı, 7 yasında aynı hastalıktan tek gözünü kaybetmiştir. Ve vahim bir kaza sonrasında diğer gözünü de kaybederek, tamamen görmemeye başlamıştır. Oğlunun gözleri görmediği için arkadaşları ile oynayamayıp yalnız kaldığını gören Ahmet bey, oyalanması için oğluna bağlama almıştır. Bağlamayı ilk olarak babasının arkadaşı Çamşıhılı Ali’den öğrenen Aşık Veysel, ilk zamanlar başka ozanların türkülerini çalmaya başlamıştır. 40 yaslarına doğru kendi yazdığı eserleri çalmaya başlayarak, o yıllar Aşıklar Bayramında yer alması ve Atatürk için söylediği türküden sonra namı artarak yayılmaya başlamıştır. Bu yıllarda sadece kendi köyünde değil, Türkiyede birçok yer gezerek türkülerini her kesime aktarmıştır. İki gözü de görmeyen ve karanlığa bürünen ozanın annesi ve babası, bu duruma çok üzülüyor ve diğer kardeşlerinin bakamayacağını düşünüp evlendirmek isterler. Akrabaların kızı olan Esma hanım ile evlendirilen sanatçının peşini olumsuzluklar bırakmıyordu. Yeni doğan erkek çocuğunu kaybeden ozan, daha sonradan anne ve babasını da kaybederek, hayata küsmüştür. Bunun üstüne eşinin başka biri ile kaçması ile perişan olan sanatçı, kendini türkülere vermiştir. Eşi terk ettiğinde iki aylık kız çocuğu ozanın yanında kalmıştı. Fakat kız çocuğu da erkek evladı gibi hayatını yitirmiştir. Acı dolu hayatını şarkılara döken ozan, yanık yanık türkülerini sevenleri ile paylaşarak, bir nebzede olsa acılarını dindirmiştir. Çocuklarının ölmesi ve eşinin bırakması ile birlikte memleketini terk eden sanatçı, arkadaşları ile birlikte başka bir köye yerleşirler. Ve arkadaşları ile birlikte dolandırılan ozanımız, bütün parasını kaybeder. Ve parasız bir şekilde hayatını idame eden sanatçımızın, 1931 yılında yapılan Halk şiirleri bayramı ile hayatı bir anda düzelir, maddi manevi güzellikler yaşamaya başlar. Ve Gülizar adlı bir bayan ile hayatını birleştirir. Türkülerinde kendine has yorumuyla doğadan insan sevgisine, hüzünden yaşama sevincine, iyimserlikten umutsuzluğa, dinden siyasete, karşılıksız ve umutsuz aşktan, birbirlerini deli gibi sevenlere birçok eser yazıp seslendiren ozanımız, 1941-1946 yılları arasında köy Enstitülerinde bağlama ve halk türküleri dersleri vermiştir. 1965 yılında TBMM’nin kararıyla özel bir kanun çıkarılıp, maaşa bağlandı. Aşık Veysel hayatı boyunca Türkiye’nin hemen hemen her yerindeki aşıklarla karşılaşıp tanıştı. Sevilen halk ozanını ölümüne denk her yastan asık ziyaret etmiştir. Veysel Şatıroğlu yanı Asık Veyselin eserleri arasında en çok sevilen ve günümüzde farklı sanatçılar tarafından yorumlanan Ala Gözlü Benli Dilber, Uzun İnce Bir Yoldayım, Dostlar Beni Hatırlarsın, Kara Toprak adlı parçalar, farklı uyarlanarak, özellikle genç neslin gönlünü fed etmiştir. Efsane olan ve türkü deyince ilk akla gelen halk ozanımız, ”Hepimiz Bu Yurdun Evlatlarıyız”, “Memlekete Destan Oldum” adlı eserler ile memleketine olan aşkını şarkılar ile ifade etmiştir. Aşıkların yaşadıklarını, en güzel şekilde parçalarına döken sanatçı, Aşkın Beni Elden Ele Gezdirdi, Sen Bir Ceylan Olsan Ben De Bir Avcı, Sen Olmasan, Gönül Bir Güzeli Sevmiş adlı şarkıları ile yaralı yüreklere deva olmuştur. Halk ozanımız doğaya olan aşkını da bir ilk ile tescillemiştir. Memleketine ilk meyve ağacını yetiştirerek, diğer köylülere de örnek olmuştur. Ve zamanla memleketinde çok çeşit meyve ağacı yetiştirilerek, köylülerin bu yolla para kazanmasına aracı olmuştur. Gözleri görmediği için kötü ithamlarda bulunan köylüler, sonradan pişman olmuşlar ve ozanımızın kör olmadığını, aksine en uzak noktaları bile gönül gözü ile gördüğünü dile getirmişlerdir. Anadolu kültürünün temsilcisi, kapkaranlık dünyasında aydınlık düşünceler taşıyarak, diğer sanatçıların idolü olmuştur. Ülkemizde ayrı bir yerde olan ozanımız, 1973 yılında kansere yenik düşmüş ve hayatını yitirmiştir. Sözlerinin yalınlığı ve öz Türkçeyi yansıttığı için de ayrı bir yerde olan sanatçı, dillerden düşmeyen şarkıları ile ölümsüzleşiyor. Dostlar Beni Hatırlasın Ben giderim adım kalır Dostlar beni hatırlasın Düğün olur bayram gelir Dostlar beni hatırlasın Can kafeste durmaz uçar Dünya bir han konan göçer Ay dolanır yıllar geçer Dostlar beni hatırlasın Can bedenden ayrılacak Tütmez baca yanmaz ocak Selam olsun kucak kucak Dostlar beni hatırlasın Ne gelsemdi ne giderdim Günden güne arttı derdim Garip kalır yerim yurdum Dostlar beni hatırlasın Açar solar türlü çiçek Kimler gülmüş kim gülecek Murat yalan ölüm gerçek Dostlar beni hatırlasın Gün ikindi akşam olur Gör ki başa neler gelir Veysel gider adı kalır Dostlar beni hatırlasın Kara Toprak Dost Dost Diye Nicesine Sarıldım Benim Sadık Yarim Kara Topraktır Beyhude Dolandım Boşa Yoruldum Benim Sadık Yarim Kara Topraktır Nice Güzellere Bağlandım Kaldım Ne Bir Vefa Gördüm Ne Faydalandım Her Turlu İsteğim Topraktan Aldım Benim Sadık Yarim Kara Topraktır Koyun Verdi Kuzu Verdi Sut Verdi Yemek Verdi Ekmek Verdi Et Verdi Kazma İle Dövmeyince Kıt Verdi Benim Sadık Yarim Kara Topraktır Ademden Bu Deme Neslim Getirdi Bana Turlu Turlu Meyva Yetirdi Her gün Beni Tepesinde Götürdü Benim Sadık Yarim Kara Topraktır Karnin Yardim Kazma İle Bel İle Yüzün Yırttım Tırnak İle El İle Yine Beni Karşıladı Gül İle Benim Sadık Yarim Kara Topraktır İşkence Yaptıkça Bana Gülerdi Bunda Yalan Yoktur Herkesler Gördü Bir Çekirdek Verdim Dört Bostan Verdi Benim Sadık Yarim Kara Topraktır Havaya Bakarsam Hava Alırım Toprağa Bakarsam Dua Alırım Topraktan Ayrılsam Nerde Kalırım Benim Sadık Yarim Kara Topraktır Dileğin Varsa İste Allah'tan Almak İçin Uzak Gitme Topraktan Cömertlik Toprağa Verilmiş Haktan Benim Sadık Yarim Kara Topraktır Hakikat Ararsan Açık Bir Nokta Allah Kula Yakın Kul Da Allah'a Hakkin Gizli Hazinesi Kara Toprakta Benim Sadık Yarim Kara Topraktır Bütün Kusurlarımı Toprak Gizliyor Merhem Calip Yaralarımı Tuzluyor Kolun Açmış Yollarımı Gözlüyor Benim Sadık Yarim Kara Topraktır Her Kim Ki Olursa Bu Sırr-ı Mazhar Dünyaya Bırakır Ölmez Bir Eser Gün Gelir Veysel'in Bağrına Basar Benim Sadık Yarim Kara Topraktır SEN BİR CEYLAN OLSAN Sen bir ceylan olsan ben de avcı Avlasam çöllerde saz ile seni Bulunmaz dermanı yoktur ilacı Vursam yaralasam söz ile seni. Kurulma sevdiğim gözelim deyin Bağlanma karayı alları geyin Ben bir çoban olsam sen de bir koyun Beslesem elimde tuz ile seni. Koyun olsan atlatırdım yaylada Tellerini yoldurmazdım hoyrada Balık olsan takla dönsen deryada Düşersem toruma hız ile seni. Veysel der ismini koymam dilimden Ayrı düştüm vatanımdan ilimden Kuş olsan da kurtulmazdın elimden Eğer görsem idi göz ile seni.
MÜNHASIRAN http://www.bilgiustam.com SİTESİNDEN ALINMIŞTIR
1 2 3 4 5 6 7 8 9

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

TARİHTE ARAPGİR

TARİHTE ARAPGİR : Çok eski bir tarihi geçmişe sahip olan Arapgir, Malatya ili ile yaşıt denecek kadar eskidir. Şehrin M.Ö. 1200 yıllarında kurulduğu ve ilk yerilerinin Muşkiler olduğu bilinmektedir. M.Ö. 853 yılında Arapgir Asur Egemenliği altına girer ve Asur Devletine vergi öder. Daha sonra bölgeye Urartular hakim olur. Bu dönemde Malatya halkının çoğu Mezopotamya’ ya sürülür. M.Ö. 612 tarihinden sonra Arapgir İran (Met) Devletinin egemenliği altına girer. Bu durum İskender’ in Anadoluya girdiği 330 yılına kadar sürer. M.Ö. 44 yıllarında Doğu Anadolu Romalıların eline geçmiştir. Yörenin İslam egemenliğine geçmesi Emevi komutanı Davut Bin Süleyman’ ın sayesinde olur. (M.S. 717) Daha sonraları bölge önce Danişmentlilerin eline, 1178 yılında Selçuklu Devletinin eline geçer, Selçuklu Sultanlığının bir Sancağı olur. Selçukluların Moğollara Kösedağı savaşında yenilmesiyle Arapgir Moğolluların eline geçer. Anadolu Beyliklerinin kurulmaya başl...

TARİHİ TAŞHAN TOKATIN SEMBOLÜ

Tokat İli, Merkezde Gazi Osman Paşa caddesi üzerinde yer alan Mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait olan Taşhan Osmanlılar döneminde 17.yyın ilk yarısında yapılmış dikdörtgen planlı, açık avlulu, iki katlı "Şehir Hanları" tarzında inşa edilmiştir.Zemin katta avlu etrafında sıralanmış 43 oda ve wc bölümü vardır. Güney ve batı yönlerindeki odaların önüne revak yapılmıştır.diğer odalar doğrudan doğruya avluya açılmaktadır.

Prof. Dr. Reşat KASAP KİMDİR

Prof. Dr. Reşat KASAP KİMDİR Rize Belediye Başkanı 1961 Yılında Rize’de doğdu. İlkokulu Derepazarı Bahattinpaşa İlkokulunda, Ortaokulu Derepazarı Ortaokulunda, Liseyi ise Samsun 19 Mayıs Lisesi'nde tamamladı. Lisans ve Yüksek Lisansını 1984 ve 1987 yıllarında Gazi Üniversitesi İstatistik Bölümü’nde bitirdi. Doktorasını, 1992 yılında Wales Üniversitesi (İngiltere)’de yaptı. 1993’de Yardımcı Doçent, 1998’de Doçent ve 2004’de Profesör oldu. Yarısı yurt dışı olmak üzere 70’in üzerinde bilimsel çalışması bulunmaktadır. Çeşitli yurt içi ve yurt dışı sempozyum ve toplantılar düzenleyerek, kurum ve kuruluşlara davetli seminerler veren ve panellerde konuşmacı olarak katılan Sayın Kasap, Gazi Üniversitesi’nde birer dönem İstatistik Bölüm Başkan Yardımcılığı ve Bölüm Başkanlığı yaptı (2008-2013). Bunun yanında, YÖK’te, Türkiye Bologna Uzmanı (2008-2009) ve YÖK, ÖSYM Yürütme Kurulu Üyeliği (2008 – 2011) görevlerinde bulundu. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)’nun AB müzakere çerçevesinde “İ...